"Kütüphaneler taptaze sürgünler katmalı hayatımıza. Evdeki televizyon, elimizin altındaki cep telefonu kadar olmasa bile bize farkındalık katacak bir seçeneğimiz olmalı. Son sözü ünlü yazar İtalo Calvino'ya bırakalım: "Büyük bir kütüphaneden başka neresi sana sığınak olabilir."
Kütüphaneler bir milletin
medeniyet önemli medeniyet ölçütlerinden biridir. Kütüphaneler sadece
kitapların bir arada bulunduğu bir mekan değildir. Kütüphaneler toplumsal
yazılı belleğimizin kayıtlı tutanaklarıdır. Kütüphaneler okul hatta akademidir.
Araştıran, sorgulayan, üreten bireylerin hayat kaynaklarıdır. Bir toplumun
diriliş köprüleridir kütüphaneler.
Çocuklarımızı nasıl okula
kaydettirip eğitim hayatında belli aşamalar göstermesini, gelişmesini
bekliyorsak her çocuğun bireysel gelişiminde, ufukların ötesini görmesinde
hatta kendini keşfetmesinde kütüphanelerin vazgeçilmez bir yeri vardır.
Evladımızı eğlenmesi,
sosyal gelişimi sağlaması için nasıl her türlü gelişim merkezine götürüyorsak
kütüphaneleri de ikinci adresleri yapmalıyız. Okumak insani gelişimimizin tek
kaynağıdır. Kütüphanelerimize çok önemli yatırımlar yapılmakta.
Kütüphanelerimiz zamanımıza uygun değişimler yaşamakta. Çocuklarımız
kütüphanelere ana amacı olan okumanın dışında izlemeye, dinlemeye, oryantasyona
dayalı bölümlerle çok fonksiyonlu bir değişimle ulaşmaktalar.
Muğla'mızda tarihi bir
binada ev sahipliğini sevecen, güler yüzlü, zarif bir hanımefendi olan Pınar
Dengiz ve mesai arkadaşlarının yaptığı bir kütüphanemiz var.
Kütüphanemiz Konakaltı'nda tarihi bir mekanın doğal güzelliklerle dolu bir
ikliminde her gelen okuruna huzur veriyor.
Pınar hanımla tanıştığımız
andan itibaren kütüphaneyi nasıl daha işlevsel hâle getirebiliriz, evlatlarımız
için kütüphanenin bir çekim merkezi hâline gelmesi için neler yapılabilir
diyerek durmadan araştırmalar yapıyor. Ve gittikçe artan etkinlikleriyle Hoca
Mustafa Efendi Halk Kütüphanesi sadece çocuklar, gençler için değil
Muğlalılar için çekim merkezi hâline geliyor.
Pınar hanımı ziyaretlerimin
birinde gençlerle yazarlarımızı, sanatçılarımızı buluşturmak için neler
yapabiliriz diye konuşurken ayda bir yazarlarla söyleşiler yapalım. Ve
gençlerimizi bu söyleşiler vesilesiyle okumadan yazmaya, dinlemeden konuşmaya
gelişimleri sağlayacak çalışmalar yürütelim diye düşündük.
Öncelikle şehrimizin seçkin
yerel yazarlarıyla bir araya gelmeyi planladık. Eylül ayından bu zamana her ay
bir ay yazarımızı gençlerle hafta sonları buluşturduk. Gençler bu söyleşilerde
sadece dinleyici konumunda olmadılar. Sorular yönelttiler, fikirlerini ortaya
koydular ve kendi eserlerinden örnekler okudular. İnanın her söyleşi sonrasında
gençlerimizin gözünde gördüğümüz ışığın ve mutluluğun değeri tarif edilemez. Bu
söyleşilerin düzenlenmesinde benim ve Pınar hanımın dışında Ziya Karabulut, Nail Ongun, Sadettin Özbek gibi
şehrimizin münevverleri büyük destek gösterdiler.
Ekim ayında ilk konuğumuz
Yatağanlı eğitimci yazarımız İdris Özler'di. İdris Özler ile "Öylesine Yazılar" kitabı üzerine
söyleştik. Kasım ayı konuğumuz eğitimci yazarımız Münevver Ongun'du.
Yazarın "İşte Bu Bizim Hikâyemiz" ve "Ares" kitapları
gençlerle buluştu. Aralık ayında konuğumuz eğitimci Ziya Karabulut'tu.
Konumuz "Yunus Dilince Hâlleşmekti. Ve Şubat ayı konuğumuz akademisyen
şair Dr.
Fahri Kaplan'dı. Diğer şiir kitaplarının yanında şairin "İnce
Hatıra" şiir kitabı üzerine söyleştik.
Kütüphane ayda bir kere
cumartesileri bizlerin ve gençlerin yenilendikleri, hâllendikleri ve her
söyleşi sonunda büyük zenginlikler elde ettikleri bir yuva hâline geldi.
Kütüphanemizin fiziksel şartlarına uygun sayıda bir topluluğumuz oluştu
zamanla. Muğla Şehit Altuğ Pek Anadolu Lisesi'nden, Sosyal Bilimler Lisesi'nden
gençlerimiz çekirdek kadroyu meydan getirdiler. Öğretmen arkadaşların yanı sıra
erken doğanlar, üniversiteli gençler de topluluğumuza katıldılar.
Aşktan, hayattan, okumaktan,
şiirden, romandan, hikâyeden, sevgiden, umuttan ve en önemlisi insanı aziz
kılan tüm güzellikleri konuştuk, yaşadık, paylaştık. Salgın koşullarına en
azami derece dikkat ettik.
Pınar hanım her konuğunu
sadece güler yüzü ile değil çay ve ikramıyla muhteşem bir ve sahipliğinde
ağırladı. Kütüphane çalışanlarının bu ziyaretlerimizde yaşadığı mutluluk
gözlerinden okunuyordu. Her halükarda
kütüphanede geçirdiğimiz
iki saatlik zaman bizi kuşatan salgından, monotonluktan çıkarıp nefes almamızı,
kendimize gelmemizi sağladı.
Kütüphaneler taptaze
sürgünler katmalı hayatımıza. Evdeki televizyon, elimizin altındaki cep
telefonu kadar olmasa bile bize farkındalık katacak bir seçeneğimiz olmalı. Son
sözü ünlü yazar İtalo Calvino'ya
bırakalım: "Büyük bir kütüphaneden başka neresi sana sığınak olabilir."