Toplumundin, dil, adalet, aile, hukuk, mülkiyet, devlet vb. insanlarca oluşturulan;belli düzeni, yasası, ilkesi ve işleyişi bulunan manevi varlıklarına "kurum"diyoruz. Yani kuruluş...
Kurum,çocukluğumuzda çok sık kullandığımız bir kelimeydi ve bizim için bir tek anlamıvardı. Sobanın borusu "kurum" bağlar, 15 günde bir temizlemek gerekirdi. Hiçhoşlanmazdım bu işten ama çoğu zaman evin en büyüğü olarak bu temizlik banakalırdı.
Büyüdük,yine "kurum"dan kurtulamadım. Kendimi bir kurumun mensubu olarak buluverdimbirçoğumuz gibi.
İyimi oldu, belki ilk bakışta evet... Sonuçta çalışmak ve bir şekilde evimize ekmekgötürmek zorundaydık. Birileri bu işleri yapacaktı. Bazılarımız kamudabazılarımız da özel sektörde...
Zamanla"kurumsal"ı öğrendik. Yapımızı, ilişkilerimizi, iletişim biçimlerimizi,sorunlarımızı, hedeflerimizi, başarılarımızı onunla ifade etmeye başladık; herşeyi kurumsala bağladık.
"Değişikbirim ve fonksiyonları ile beraber kurumun niteliklerine tam olarak sahip olan,kurumla ilgili" gibi anlamlara gelen "kurumsal"; iş hayatında oldukça sıkkullandığımız bir kavram.
Öyleki birçoğumuz bir şekilde kurumsal yaşamın içindeyiz.
İsterkamuda olsun ister özelde sektörde olsun ilişkilerimizi şekillendiren ana unsurbu kurumsal yapı. Bu yapıya bağlı olarak şekillenen kurumsal ilişkiler veiletişim biçimleri de yaşamımızı doğrudan etkileyen bir özelliğe sahip.
Herne kadar günün 8-10 saati bu kurumsal yapının içinde geçse de etkileri vesonuçları itibarıyla günümüzün en az 18 saatini etkileyebilen bir kurumsalkültür, yaşam ve ilişki söz konusu.
İşhayatında güçlü iletişim, sağlıklı ilişkiler, aidiyet, huzur, motivasyon, ekipruhu, başarı, verimlilik öncelikle kurumsallaşmaya bağlı olarak şekillenenhususlar.
Kurumsallaşma;kurum, kuruluş ve işletmelerin patron, lider yönetici ve belirli bir personelebağımlı olmadan faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmelerini ifadeediyor. Yani kurum yapısını oluşturan parçaların, rollerin ve görevlerinbelirlenmiş olmasını; sistemin kişilerden ve kişisel uygulamalardan bağımsızolarak kendi bütünlüğü ve belirli bir düzen içinde işleyebilmesini ifadeediyor.
Herkurumda hiyerarşik bir yapı vardır. Bazılarımız hiyerarşiye karşı alerjik birbünyeye sahip. Ancak hayvanlar aleminde dahi hiyerarşik bir yapının olduğunuunutmamak gerekiyor. Bu hiyerarşik yapı; toplumsal bütünlük, düzen ve işleyişaçısından olmazsa olmaz.
Tabiki bu hiyerarşik yapının nasıl şekillendiği de çok önemli. Çünkü kurumunhiyerarşik yapısını oluşturan ana kademeler arasındaki belirsizlikler ilerollerin ve görevlerin net çizgilerle belirlenmemiş olması ise kurumsalsistemin işleyişini bozan bir durum. Dolayısıyla ancak doğru bir yapılanma,görev dağılımı ve sağlıklı bir işleyiş ile hedefe ulaşmak mümkün.
Oysakurumsal yaşama ve ilişkilere baktığımızda "kişisel"in öne çıktığını görüyoruz.
"Kurumsal"başarı yerine "kişisel" başarıyı önemseyen bir anlayış, adeta bir ayrık otugibi kurumlarımızı sarmış durumda.
"Kurumsal"ilişkiler yerine "kişisel" ilişkiler ile ayakta durmaya çalışan, iş konusundakieksikliğini kişisel ilişkiler geliştirerek kapatmaya çalışan tembeller... Yöneticinin yaptığı görev dağılımını beğenmeyip milletvekilini araya sokanasalaklar... Sorumluluk almadan ve yorulmadan mesaisini bitirebileceği birpozisyonda olmak isteyen kaçaklar...
Kendisinisağlama alabilmek ve bulunduğu pozisyonu koruyabilmek için istihbarat ağı kuranyöneticiler... İstihbarat değil, aslında dedikodu ile parlatılıp servis edilenkirli bilgilerden oluşan bir ispiyon çarkından medet umanlar...
Kurumladeğil kendisiyle çalışılsın isteyen, işi değil koşulsuz itaati önemseyen,etrafında yetenekli ve başarılı çalışanlar değil yalakalar olsun isteyenamirler...
"Devletçarkı, kişilere bağlı işlemez." deyip çalışanlarının Devlet'e değil kendilerinesadakatle bağlı olmasını isteyen acizler...
İşüzerinde değil, insanlar üzerinde çalışma yapmak üzere organizasyon yapan,sözde içeriden bilgi alabilmek adına içeri adam sokan bir yapı...
İçibozuklardan medet uman bir zihniyet...
Başkalarıne yaparsa yapsın, biz sadakat sınavında ikmale kalmayalım. Devletimize veekmeğini yediğimiz kurumlara olan sadakatten ödün vermeyelim. Üç günlükömürleri olanları daha fazla yaşatmak adına -ki bu mümkün değil, çünkü günügelen mutlaka gidecek- kendi nefesimizden olmayalım. Başkalarının kirlerinitemizlemeye çalışırken kendimizi kirletmeyelim.
01.06.2022
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.