ŞevketSüreyya Aydemir, ihtilalci fikirleri nedeniyle tutuklanıp on yıl hapse mahkumedilerek Ankara hapishanesine hapsedilir. Buradaki mahpuslar akşamları odalardatoplanıp kendi aralarında tartışmakta, konferanslar düzenlemekte; ihtilalcifikirlerini parlatma, paylaşma ve kendi mücadelelerinin doğruluğunu ispatlamafırsatı bulmaktadırlar.
Ogün de "ihtilalciliği meslek haline getirmek" konulu bir konferans için yanodalardan birinde toplanılır. Konuşmacı tıp fakültesi son sınıf öğrencisi ikentutuklanan profesyonel bir ihtilalcidir. Herkes odada toplanır, ranzalara veyere serilen kilimlere bağdaş kurularak oturulur. Konuşmacı için bir kürsühazırlanır. Ve nihayet konuşmacı söze başlar:
" Arkadaşlarprofesyonel ihtilalcilik kapitalizmin bir mahsulüdür. Yalnız bizim saflarımızarasında bulunur. Kendini kayıtsız şartsız inkılaba veren kişi demektir. Ondagelip geçici dünya nimetlerine tam manası ile göz yummak, kendisini yalnız davaiçin feda etmek asıldır. Esasen davası için hayatını ortaya koyan bu insanüstübir mahlukun günlük nimetler ve insanı o kadar aşağılaştıran bir takım menfaatbağlarıyla ne alakası kalır? "
Konuşmacıkonferansı nefsine güvenen bir mücahidin ateşli heyecanı ile devam ettirirken,dinleyiciler sözlerini doğrulayıcı bir eda ile takip etmekte, bazıları da busözleri unutmamak için defterlerine kaydetmektedirler. Konuşmacı sözlerinibitirirken kapı açılır. Açılan kapıdan daha önce onları ziyarete gelen birgenç, bir jandarma onbaşısı ve sonra sırtında bir şeyler taşıyan bir gardiyanodaya girer.
Gardiyansırtındaki yükleri odanın ortasına koyduğu zaman bunların yeni portatifkaryolalar olduğu anlaşılır. Herkes sevinir, çünkü dört mahkum yerdeyatmaktadır. Karyolası olmayanlar teşekkür etmek için ziyaretçinin etrafınıaldıkları sırada herkesi şaşırtan bir olay yaşanır.
Birazönce konferans veren profesyonel ihtilalci bu halkanın arasından sıyrılarakkendi karyolasının üzerinden şiltesini, eşyalarını kaldırır, altındakikaryolasını söküp toparlar ve odanın ortasındaki yeni karyolaların yanınabırakır. Sonra yeni bir karyolayı alarak kendi yerinde açıp kurar, şiltesini veeşyalarını bunun üzerine yerleştirir. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi sakincearkadaşlarının arasına karışır.
Herkessuskundur, bir o kadar da şaşkın. Biraz önce nutuk çeken profesyonelihtilalcinin, yani kendisinin geçici menfaatlere yüz çevirmek vasfını o kadargüzel anlatan bir mücahidin bu hareketi herkesi hayretler içinde bırakmıştır.Davası için hayatını bile feda edebilecek olan ateşli ihtilalcinin, insanıaşağılaştıran menfaat ilişkileri ile bir bağı olmayan insanüstü mahlukuntılsımı çok çabuk bozulmuştur.
Birkaçliralık bir portatif karyola, hatta kullandığı karyolaya göre biraz dahakonforlu olan bir karyola bütün idealizmi yıkıp geçmiştir.
Buolay; Şevket Süreyya Aydemir'in hayata bakışını, yaşam felsefesini, siyasidüşüncesini değiştirmesine neden olur. Demek ki, hep beraber olmanın verdiği bukolektif ruh cesareti; ferdin şahsına, rahatına ve menfaatine ilişkindurumlarda kolayca kuvvetini kaybetmektedir. Bunu fark eden Aydemir, kendisineşu soruyu sorar:
" Acabahayat onun dilediği gibi akar da bir gün bu kapılar açılır ve ona 'Buyurarkadaş, artık söz senindir. Vadettiğin dünya cennetini yap." derlerse neolacaktı? Tabii o zaman o küçük karyola büyüyecek, büyüyecekti. Süslü, ipekliyatak odalarına, yaldızlı salonlara, pahalı marka otomobillere, güzelkadınlara, köşklere inkılap edecekti. Bunlardan her biri bir taraftangöründükçe, idealist inkılapçı etrafını saran yoldaşları arasından hafif hafifsıyrılarak yahut onları bir tarafa iterek kendine açılan altın sedirlere mikoşacaktı? "
ŞevketSüreyya Aydemir'in 100 yıl önce tecrübe ettiği bir askeri, sosyal ve siyasimücadele sonunda hayata ve bu mücadeleye bakışını değiştirmesine neden olan buolay, bize çok mu yabancı? Profesyonel ihtilalci olan bu konferansçı, bizekendisini davanın ve memleketin sahibi olarak görüp elit mekanlarda ve pahalıkoltuklarında nutuk atan nicelerini hatırlatmıyor mu?
100yıl önce ya da 100 yıl sonra. İnsanın tutum ve davranışları, ilgi ve ihtiyaçları,hayata ve şahsi çıkarlarına bakışı değişmiyor. O ya da bu siyasi görüşübenimsemesi, o ya da bu dine mensup olması da bunu değiştirmiyor.
İnsan,her koşulda ve ortamda, her imkan ve makamda kendisine yetecek ahlaki değerleresahip değilse; toplum olarak her bir ferdimize bu bilinç ve sorumluluğuaşılayamamış isek, bugün kimin ne konuştuğunun, kimin hangi fedakarlığıyaptığının, kimin hangi şeyeinandığının, kimin hangi davanın insanı olduğunun bir anlamı yok.
Egosunu,hırslarını, arzularını dizginleyemeyenlerin kolektif ruh cesaretiyleyaptıklarının, söylediklerinin bir önemi de yok.
Galibainsanın gerçek yüzü, bir ruh hali bozulduğunda bir de imkan ve makamlabuluştuğunda ortaya çıkıyor.
Galiba,şarabı bilmeyenin tövbenin güzelliğinden bahsetmesinin bir inandırıcılığı daolmuyor.
24.06.2020
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.