Geçen
hafta cep telefonlarımıza Menteşe Belediyesi'nden bir mesaj geldi. 1 Temmuz
Cuma günü merkezdeki Belediye Parkı, "Yalabık
Parkı" olarak düzenlenip yeniden açılacakmış. Park, meydan, ağaçlar,
karakteristik sokaklar ve yapılanmalar şehrin ruhuna doğrudan dokundukları için
hep dikkatimi çekmiş merak etmişimdir. Tabii buna Pazar yerlerini eklemezsek
olmaz. Ne yalan söyleyeyim, yeni türeyen alış veriş merkezlerinin şehre
şahsiyet kattığına inanma; zaten onlar da şehir dışında tesis edilirler. İyi de
olur. (Muğla'ya yapılan AVM'ye gittiğim sayılıdır. Onun da bir kaçı sinema
içindir.)
Menteşe
Belediyesi, parkın yeniden düzenlenip eski işletmecisi "Yalabık Mustafa"nın
adıyla açmaya niyetlenince merak ederek açılışa gittim. Belediye başkanlarımız,
belediye bürokrasisi ve halkımız oradaydı. Açılışta Yılmaz Bozkurt'un "Muğla Geçmişiyle Buluşuyor Fotoğraf Sergisi" de
vardı. Muğla bu açılışta nispeten geçmişiyle buluşacak, hatıraları canlanacak
ve pek çok insan parkta yaşadığı çocukluk hatıralarına dönecekti. Kısacası
Muğla hafıza tazeleyecek, bazı gözlerde hüzünlü yaşlar da birikecekti. Kim
bilir kaç kişinin çocukluk, ilk gençlik ve orta yaş hatırası vardı bu ağaçların
altında?
Müzeler
ve kütüphaneler kadar parklar ve bahçeler de şehrin hafızasıdır. Bir klasik
Türk edebiyatçısı olarak derim ki: "klasik Türk şiirinden parkları, bahçeleri
çıkarın, çok soluk bir şiir kalır geriye." O yüzden parkların bahçelerin renkli
birer hafıza olarak kültür tarihinde önemli bir yer tuttuğuna inanırım. Tabii
"park" kelimesi dilimize daha dün girmiştir. Eskiden bunun yerine "bahçe, gülzar, gülistan, lalezar,
nüzhetgâh, mesire" gibi kelimeler kullanılmıştı. Eski kültürümüzde bunların
yeri hayli büyüktür. Mesela İstanbul'u İstanbul yapan sadece mimarî eserler ve
boğaz değildir; o mimarî eserlerin etrafındaki ve Boğaz'ın iki yamacındaki ağaçlar
ve parklardır.
Yaşadığım
şehirde insanların park ve benzeri yerlerde buluşmasını ve sohbet etmesini çok
severim. Pek çok insanın oralarda mutlu olması, beni de mutlu eder. Büyüdüğüm
şehir Turgutlu'da Orta Park, Karpuzkaldıran, Bayramyeri,
Sevinç parkı ve İstasyon parkı
hep mutlu insanlar yerleriydi. Bayramyeri'nde nargilecilere "Effendim
ateşşş!..." diyen ve hiç anlamlı bir kelime kullanmadan Arapça konuşan amcayı
asla unutamayız.
***
Yalabık
Parkı yeniden ve hatıra tazeleyerek Muğla'nın günlük hayatına girdi. Bahattin
başkanımın yerine ben olsam (Yok yok!... Gelecek seçimde aday falan
olmayacağım.) Yalabık parkında tematik çiçek alanları yapardım. Mesela hatmigül alanı, katırtırnağı alanı, hayır
alanı, gelincik alanı, lale alanı, sarmaşık alanı gibi. Park ağaca doymuş;
yeni ağaç dikmek parkı boğar ama adacıklar halinde bu çiçekli bitkiler
dikilerek orada renkler çoğaltılabilir.
Parkta
bir süreliğine, eski insanların park ile ilgili hatıralarının yapıldığı
sohbetler de gerçekleştirilse çok iyi olur gibime geldi. Özellikle Yalabık
Mustafa zamanında bir hayli hatıra birikmiş sanki. Sevgili Nejat'ın Yalabık
fotoğrafı önünde verdiği o "protesto oturuşu" bilgisi harikaydı mesela. Foto
Kemal'in fotoğrafları da Cumhuriyetin ilk yıllarından güzel örneklerdi. Hava
şartlarına uygun sürekli sergi ile bu fotoğraflar halka sunulabilir mesela.
Neyse.
Lafı uzatmayalım. Güzel Muğla'mızda yapılacak güzel işler var. Güzel işler
yapacak insanların ve kurumların artmasını dileriz.
Not: "Yalabık" rahmetli Mustafa amcanın lakabı imiş. Bu kelime, "cana yakın, şirin, hoş, yakışıklı, ışıldayan, parlayan" anlamında bir sıfat olup Mustafa amcanın halk arasında nasıl görüldüğünü anlatması bakımından kayda değer.