Bir mıknatıs gibi, küresel sorunlara çekiliyorum.
Bu
konudaki duyarlılığım insan sevgimden kaynaklanıyor.
Dünyayı
gözlemleyince, boğa güreşlerinin yapıldığı arena.
Uzlaşı
sağlayamayan ülkeler güreşte.
Dünya
bir gemi.
Bu
gemi her yerinden su alıyor.
Liderler
ise Titanik batarken keman çalan kemancılara benziyorlar.
Kendileri
de gövdelerine kadar suya gömülmüş bir vaziyetteler.
Diğer
yandan gündemi hayli meşgul eden Covid 19.
Dünyanın
küreselliğini ve kaderimizin birbirine her zamankinden daha fazla bağlı olduğu
hissini bizlere göstermiş oldu.
Halklar
arasında Covid 19 nedeniyle bir duygudaşlık gelişti.
Bir
salgın olarak dünya sınırlarını açan bir biçimde dünya nüfusunu tehdit etmesi
yeni bir durum değil.
Bundan
yüz yıllarca önce de daha kötüleri yaşanmıştı.
Kara Veba, fetihler ve
ticaret yoluyla girmiş ve Avrupa'nın yarısı ölmüş, nüfusun tekrar aynı sayıya
gelmesi 200 yılı bulmuştur.
Dönemin
tanıkları sanki bütün dünyanın ıssız bir çöle dönüştüğünü ve her yerde ölüler
ve sahipsiz kalmış evler ve ıssız sokaklar olduğunu yazıyorlar.
Sessizce
ve acıyla içinden geçtiği kentleri büyük bir hoyratlıkla çöle çeviren bir
salgın.
Avrupa'yı
sosyal, siyasal ve kültürel yapılarını yeniden şekillendirmiştir. Bu insanlığın
yok oluşu içinde din, inanç ve iktidarlara karşı sorgulama gelişmiş ve emeğin
hak edişi gibi kavramlar karşısında yönetimler zorlanmıştır.
Bu
kötü olay bir dönüşümü tetiklemiş olup, Ortaçağ komününden kent devletlerine
geçişi hızlandırmıştır.
Ve
ayrıca da kamu hizmetlerinin finansmanı ve önemi ortaya çıkmış olup, hastaneler
ve yetimhaneler gibi kamusal olarak fonlanan kurumların gelişmesi ile modern
anlamda kamu hizmeti de ortaya çıkmıştır.
Şimdi
buradan günümüzle bir bağ kuruyorum.
Günümüzde
yaşanan pandemi, sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu ortaya
çıkartmıştır.
Her
ülkenin sağlık sistemi farklıdır.
Buradaki
en önemli faktör finansmandır. Avrupa'da sosyal güvenlik sisteminin finansmanı
ülkeden ülkeye farklılıklar göstermekte ve bu farklılıklar ülkelerin refah
modelleri ile de bağlantılandırılmaktadır. Avrupa'da sosyal güvenliğin
finansmanında iki temel sistem bulunmaktadır: Vergiye (Beveridge modeli) ve prime dayalı (Bismarck modeli) sistemler. Avrupa'da sosyal geleneklere bağlı
olarak farklı modeller varlığını sürdürmekle birlikte, son yıllarda iki
sistemin birbirine yaklaştığı, karma bir sistem oluştuğu gözlenmektedir.
Amerika'yı
biliyoruz sağlık sigortan yok ise sağlık hizmetine erişemiyorsun. Açıkçası
paran varsa sağlık hizmetine erişiyorsun
Ülkemizde
de sağlık harcamalarının finansman kaynaklarından en önemlisi devlet
bütçesinden yapılan doğrudan ya da dolaylı ödemelerden kazandığı
kaynaklarındandır.
Ülkemizde
sağlık sistemi finansmanı vergiler dışında, sosyal sağlık sigortası primleri,
özel sağlık sigortası primleri ve cepten ödemelerdir.
Pandemi
sürecinde sağlık hizmetlerinin kamu hizmetleri olarak ne kadar önemli olduğunu
gördük. Bir düşünün ki 1300'lü yıllarda Veba salgını oluyor ve kamu
hizmetlerinin önemi ortaya çıkıyor.
Kamu
hizmetlerinin devlet eli ile gerçekleşmesinin stratejik önemini pandemi
sürecinde daha fazla öğrendik.
Devlet aklı
ayrı bir durum.
Stratejik
alanlarda asla özelleştirmemeli. Özelleştirip sırtımdan yükü atacağım dediği
birçok alanda boynuna ipi geçirip kendi ümüğünü kendi eli ile özel sektöre
sıktırır.