Özcan Özgür
10 Ocak, sadece “Çalışan Gazeteciler Günü” değilmiş. Çalışan Gazeteciler Günü’nü bahane edip, ne “gürültü” koparmıştık. “Gürültü” işte, kimin umurunda…
10 Ocak, aynı zamanda “İdareciler Günü” imiş de.
Ah şu Türkçemiz… Aklıma “idare-i maslahat” geldi… Bir işi, gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapmaktır… “İşi oluruna bırakmak” veya “Bir işi mümkün mertebe iyi-kötü yürütmek.” anlamına da geliyor.
Çoğaltmak mümkün: Ben yokken idare ediver… Arkadaşınızı idare edin… Vatandaş bilmez, idare ediverin işte…
“İdareciler Günü” olduğu gibi, “Türk İdareciler Derneği” de varmış!
Ülkemizde günü olmayan bir şey var mı acaba?!
xx xx xx
Gazeteler yazdı. Bizim Hamle’de de yer aldı. Muğla Vali Yardımcısı Beyazit Bestami Alkan, 40 yıllık idareci olarak üye olduğu Türk İdareciler Derneği’nin idareciliğe uymayan uygulamasından dolayı istifa edeceğini açıkladı.
Yoksa ne “İdareciler Günü”nden ne de “Türk İdareciler Derneği”nden haberimiz olmayacaktı.
Türk İdareciler Derneği, “İdareciler Günü” dolayısıyla idareciler arasında “anı yarışması” düzenlemiş. Beyazit Bestami Alkan, Denizli-Çameli ile Aydın arasında yaşanıp, Gaziantep’e ulaşan bir güzel ve anlamlı anısını kaleme alıp göndermiş. “Güzel ve anlamlı” dedim, çünkü okudum. Yer kalırsa paylaşırız.
Yarışma Düzenleme Kurulu gelin görün ki Vali Yardımcısı Alkan’ın gönderdiği anı metnini değerlendirmeye bile almamış. Alkan’a bildirilmiş:
“Yarışmaya sizin dışınızda yazı gönderen olmadığı için yarışma iptal edilmiştir.”
xx xx xx
Vali Yardımcısı Alkan da Türk İdareciler Derneği Genel Başkanlığı’na bir yazı yazmış. Dernek üyeliğinden çıkarılmasını isteyip, teessüflerini iletmiş. Tümü Mülki İdare Amiri olan değerlendirme kurulu üyelerinin hem yarışma düzenleyip hem de gönderilen yazıyı dikkate almamalarını üzüntüyle karşıladığını belirten Vali Yardımcısı Alkan gazete haberlerinde de yer aldığı gibi gönderdiği yazıda şu ifadelerde bulunmuş:
“Size Kaymakamlığımın ilk yıllarında görev yaptığım Denizli Çameli ilçesi ile ilgili bir anımı göndermiştim. Anımın, değerlendirilmemiş olduğunu, internet sitenizdeki davetiyeden öğrenmiş bulunuyorum. Bu anı, Türk İdareciler Derneği Değerlendirme Kurulunca değerlendirmeye, ne hikmetse, alınmamıştır ya da layık görülmemiştir. Bu anıda anlatılan çalışmalarda devletin bütçesinden hiçbir kuruş harcanmamıştır. Ama tahmin ve takdir edebileceğiniz gibi, Çameli’ne ve ülkemize milyonlarca TL katma değer yaratılmıştır. Tümü Mülki İdare Amiri olan değerlendirme kurulu üyelerinin, bunu dikkate almamış olmasını, üzüntüyle karşılamış olduğumu da özellikle belirtmek istiyorum”
xx xx xx
Gazetelerde haberi okuyunca üzüldüm. Hele yarışmaya gönderilen metni okuyunca dada da üzüldüm.
Muğla Vali Yardımcısı Alkan’ın anısı “Yıl 2009… Aylardan Ekim… Aydın Vali Yardımcısıyım… Sekreterim, ‘Efendim sizi Çameli’nden Sadık Aksoy arıyor.’ dedi. Denizli’nin Çameli ilçesinden ayrılalı, dile kolay 21 yıl olmuş. (1985 – 1988 Yıllarında Kaymakam olarak görev yapmıştım) … Ama Sadık Aksoy diye birini hatırlamıyorum…” diye başlıyor. Alkan “Telefonu bağlayın” diyor ve karşısındaki “Kaymakam bey, Bestami bey… Seni yıllardan beri arıyorum. Konuşmak, teşekkür etmek için… Bugün kaymakamlığa geldim. Seni bulmalarını söyledim. İnternetten telefonunu buldular. Aradım hemen. Sen beni hatırlamazsın ama ben seni hiç unutmadım. Sen kaymakamımız iken köyümüze geldin. Bize ceviz ekin, ceviz dikin dediydin. Ben seni dinledim, 50 kadar ceviz fidanı diktim. Köylü bana güldüydü o zaman. Sadık emmi bu cevizleri kargalar, sincaplar yer diye eğlenmişlerdi…” demektedir.
Aradan yıllar geçmiş. Sadık emmi cevizden yılda 4-5 milyar para kazanıyormuş…
xx xx xx
Sadık Aksoy telefon görüşmesinden sonra yarım çuval cevizi sırtlayıp Aydın’a geliyor. Vali Yardımcısı Alkan kendisini garajda karşılıyor. Sadık emmi “Bu cevizler senin ektirdiğin cevizlerdendir. Bunlar da senin hakkındır. Afiyetle ye.” diyor. Alkan’dan gerisini dinleyelim:
“O yıllar Çameli 3.000 nüfuslu bir ilçe idi. Minibüsle 2 saat Denizli, 2 saat Fethiye sürerdi. Toroslar’ın tepesinde bin 300 metre rakım… Neredeyse bütün köyleri orman içi köyler… 40, 50 dönüm toprağı, tarlası olanların toprak ağası sayıldığı bir yer. İnsanlar genelde yoksul. Birçoğu yazın Aydın, Söke Ovasına pamuk toplamaya giderler, kışın orman işçiliği yaparlardı… Bir gün ilçe müdürleri ve ilçe tarım müdürlüğü çalışanları ile toplandık. Beyin fırtınası yapıyoruz. Bu insanları nasıl kalkındırabiliriz, yoksulluk nasıl sona erer, ermezse de nasıl azalır, nasıl yardımcı olabiliriz diye… Öncelikle cevizciliği geliştirirsek, yaygınlaştırırsak, önemli bir adım atarız diye karara vardık… Çünkü Çameli’n de ceviz vardı ve insanlar cevizi biliyor, bir kısmını da satarak para kazanabiliyorlardı… Kararları hemen uygulamaya başladık…”
İlk olarak öğrenciler arasında “en iyi ceviz” yarışması düzenleniyor. Öğrencilerden 10’ar ceviz isteniyor. En iyi ceviz getiren 10 öğrenciye de Köylere Hizmet Götürme Birliği’nden törenle saat hediye ediyorlar. Çuval çuval ceviz gelmeye başlıyor ve bir traktör römorku dolusu ceviz oluyor.
Gelen cevizler resmi kurumların bahçelerine ekiliyor… Çıkan fidanlar köylüye dağıtılıyor.
Yalova Ceviz Araştırma Enstitüsü ile ilişkiye geçiliyor… Oradan gelen uzman mühendisler köy köy geziyorlar, verimi iyi tohumluk ceviz ağaçları buluyorlar. Hatta 200-300 kilo ceviz veren yüzyıllık bir ağaç bulunuyor… Önder çiftçilere yönelik söyleşiler yapılıyor…
Meğer Sadık emmi de önder çiftçilerdenmiş…
xx xx xx
Vali Yardımcısı Alkan o sıralar Yalova’nın isimsiz kahramanlarından Eğitimci Yazar Köy Enstitüsü kurucularından Fikret Madaralı’nın ceviz yarışmasıyla ilgili, daktiloyla yazılmış ve kendi imzasını taşıyan bir yazısını alıyor… Rahmetli Madaralı tüm vali ve kaymakamlara yazmış olduğu ceviz ile ilgili mektubunda “79 yaşındayım. 56 yıldan beri ceviz yetiştiriciliği yapıyorum. Yaklaşık 30 yıldır halka bedava binlerce ceviz fidanı dağıttım. Cevizin en iyilerinin yurdumuzun nerelerinde bulunduğunu saptamak ve bunları tohumluk olarak ülkemizin dört bir yanına yaymak için 1.000.000 liralık bir ceviz ödülü koymuş, bu özel mektubumu yazmış bulunuyorum. Bu ödül aynı zamanda boş topraklarımıza yönelik üretim seferberliğini başlatacak ve bizleri birleşik meyve bahçeleri ve ceviz ormanları kurma yoluna götürecek olan Bir simge, bir bayrak olacaktır…” diyor.
Gerisini Vali Yardımcısı Alkan’dan dinleyelim:
“Saygı ve rahmetle anıyorum yurdunu, toprağını çok seven bu iyi insanı. Hemen cevap yazdım rahmetli Madaralı’ya… Çameli ilçesinde yaptığımız ceviz ile ilgili çalışmalarımızdan bahsettim. Hemen cevap geldi. O mektubuna maalesef yalnızca iki cevabın geldiğini, birinin de benim olduğunu yazıyordu… Ve bir de kendisinin yazmış olduğu ‘Ceviz Diken 150 Yıl Yaşar’ adlı küçücük, broşüre benzeyen kitabını imzalayıp göndermişti… O sevimli kitapçığının altında da şu ibareler vardı; ‘Ceviz , ekmeğe katık, ustaya kütük, başın süsü saç, toprağın süsü ağaç’… ve kendi el yazısıyla da ‘ceviz, torunlara çeyiz’ diye eklemişti…”
xx xx xx
Kadere bak… Türk İdareciler Derneği bir yarışma düzenliyor. Koca Türkiye’de yarışmaya katılan tek “idareci” ise Muğla Vali Yardımcısı Alkan oluyor.
Gerisi demek ki idare-i maslahatçı olarak yatıyor! Bir anıları bile olmamış…
Bir vatan sevdalısı Köy Enstitüsü kurucularından Fikret Madaralı “ceviz tohumu bankası” kurmaya kalkıyor, kendisine koca Türkiye’de cevap veren iki vatan evladından biri de bizim Vali Yardımcısı Alkan oluyor…
İlginç… Tamda Aziz Nesinlik bir hikaye…
Aziz Nesin yaşamadığı için bu hikayenin kitabı yazılmayacak. Ama Vali Yardımcısı Alkan’ın anısı gazetelerimizde yayınlanmalı… Büyükşehir Belediyesi ile Tarım İl Müdürlüğü ve Orman Bölge Müdürlüğü yöneticileri için esin kaynağı olabilir…
Türkiye genelinde idareciler arasında bir yarışma düzenleniyor, ama bir kişi katılıyor.
Yarışmayı düzenleyenlerde “katılım yok” diye iptal ediyor.
Belli ki memleketi idare edenlerimiz üyesi oldukları Türk İdareciler Derneği’ni ciddiye almamışlar.
Onlarda sanki yarışmaya katılmayan “idarecilerden” Vali Yardımcısı Alkan’ın yazısını değerlendirmeye almayarak cezalandırmışlar!
Oysa ortada Türk İdareciler Derneği ciddiye alınarak kaleme alınmış bir yazı, en önemlisi bir emek var. O ne olacak?
sayın özgür , harika bir yazı olmuş.. Aziz Nesin’in yazmasına gerek yokki…dernek zaten yapmış o işi… hem de bir cümle ile